Son günlerde Amerika Birleşik Devletleri'nde ticaret savaşları ve gümrük tarifeleri konusundaki tartışmalar yeniden alevlenmişken, ekonomistlerin oluşturduğu geniş bir cephe, eski Başkan Donald Trump’a meydan okuyarak, ülkedeki ticaret politikalarına dair önemli bir deklarasyon yayımladı. Bine yakın akademik, iktisadi ve finansal uzman, yüksek gümrük tarifelerinin ekonomik olumsuz etkilerini dile getirerek, bu politikaların revize edilmesi gerektiği noktasında birleşti. Peki, bu geniş konsensüsün arkasındaki nedenler ve sonuçları neler?
ABD’nin küresel ekonomik sistemdeki rolü ve ticaret politikaları, dünya ekonomisini derinden etkileme potansiyeline sahip. Donald Trump’ın başkanlığı döneminde uygulanan yüksek gümrük tarifeleri, özellikle Çin ile olan ticari ilişkilerde büyük bir belirsizlik yaratmıştı. Ekonomistler, tarife artışlarının yalnızca ithal ürünlerin fiyatlarını yükseltmekle kalmayıp, aynı zamanda iç piyasadaki rekabeti de olumsuz etkilediğini vurguluyor. Bu durum, nihai tüketicilerin cebine yansıyan olumsuz etkiler, istihdam kayıpları ve şirketlerin artan maliyetleri gibi birçok sorunu beraberinde getiriyor. Bine yakın ekonomistin bir araya gelerek yayınladığı bildiride, bu tür korumacı önlemleri geri alma çağrısı yapıldı.
Yayınlanan deklarasyonda, ekonomistler, tarife uygulamalarının ekonomik büyümeyi engellediğini ve tüketicilere zarar verdiğini ifade ettiler. Özellikle, tarife artışlarının yalnızca belirli sektörlerde değil, genel ekonomik aktivitede de daralmaya yol açtığını belirtmelerinin ardından, “Düşük tarifeler, daha fazla istihdam ve ekonomik büyüme sağlayabilir” ifadesi dikkat çekti. Bu süreçte, tedarik zincirinin işleyişindeki aksamaların, mal ve hizmetlerin fiyatlandırmasına olumsuz etki ettiğini belirten ekonomistler, tarife uygulamalarının ülkedeki enflasyon oranlarını da yukarı çekme riskine dikkat çekiyor. Tarife savaşlarının sadece politik bir strateji olmadığını, aynı zamanda uzun vadeli ekonomik etkileri olacağını anlayabilmek için, tarihsel örneklere de atıfta bulundular.
Özellikle, 1930'larda uygulanan Smoot-Hawley Tarife Yasası’nın, Küresel Buhran’a giden yolu açtığı hatırlatılırken, bu tür korumacı politikaların bir daha tekrarlanmaması gerektiği vurgulandı. Ekonomistler, iş dünyasındaki belirsizliklerin giderilmesi ve ticaretin serbestleştirilmesi adına birlikte hareket etme çağrısında bulundular. Bu çağrı, yalnızca iktisat çevreleri için değil, hükümet politikaları ve kamu politikalarının yönü açısından da büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, tarife karşıtı bu geniş konsensüs, bugünün ticaret politikalarını sorgulamakta ve gelecekte daha iyi bir ekonomik ortam için mücadele eden bir ekosistemin oluşmasına katkıda bulunuyor. Her ne kadar Trump sonrası ekonomik iklimde daha farklı dinamikler ortaya çıksa da, ekonomistlerin hedefi, daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik model geliştirmek. Artık, bu insan kaynağı gücünün yanı sıra, iş dünyası ve hükümetin de bu konuda bir araya gelerek hareket etmesi gerektiği açık bir şekilde görülüyor. Tarife politikalarındaki değişiklikler, ABD’nin gelecekteki ekonomik durumu için hayati bir öneme sahip olmaya devam edecek gibi görünüyor.