Titanik, yalnızca tarihsel bir deniz felaketi olarak değil, aynı zamanda birçok insanın kaderinin kesiştiği bir hikaye olarak günümüzde de tartışılmaya devam ediyor. O büyük faciada kaybolan insanların sayısı gözü yaşlı milyonlarca insanı etkiledi. Bu vakaların içinde, özellikle bir yolcu dikkat çekiyor; çünkü aslında o yolcunun Titanik’e binmesi beklenmiyordu. Gelin, bu hayat hikayesinin detaylarına daha yakından bakalım.
William Ernest T. Stubbs, Titanik’in en şanssız yolcusu olarak anılan isimlerden biridir. Ailesinin dördüncü çocuğu olan Stubbs, genç yaşta birçok sorumluluk almak zorunda kalmış, zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermiştir. Geçmişinde denizle bir bağı olmasına rağmen, Vice-Admiralty Board'dan aldığı bildirime rağmen Titanik'e bindiği bilinen ilk kayıtlardandır. Oysa ki, Stubbs’un Titanik yolculuğu hiç de planlandığı gibi gerçekleşmedi. Doğduğu yer olan Liverpool’da, denizcilik kariyerine devam etmek için başka bir gemiye binmesi gerekiyordu.
Stubbs’un asıl kaderinde başka bir yolculuk planlanmıştı. O, aslında başka bir sefere hazırlanan bir denizciydi. Ancak, hayatının dönüm noktası olan bu yolcuğa son anda katılmak zorunda kaldı. Arkadaşlarının ve ailesinin ısrarları üzerine bindiği Titanik, onun için yalnızca bir yolculuk değil; aynı zamanda hayatta kalma mücadelesiydi. Ancak tarih, bu beklenmedik kararın bedelini ödeyecekti.
Titanik, 10 Nisan 1912'de Southampton'dan yola çıktığında dünyanın en büyük ve en lüks yolcu gemisi olma unvanına sahipti. Stubbs, gemideki diğer yolcularla birlikte muhteşem manzaraların tadını çıkarırken, o günün trajedisi hakkında hiçbir fikri yoktu. Bu cömert gemi, bilinmeyen derinliklerde yol alırken, Stubbs gibi daha birçok yolcunun hayalleri suya düşmek üzereydi.
Geminin buzdağında çarpmasıyla başlayan faciada, Stubbs’un hayatı bir anda değişti. Geminin su alması ve alarm sirenlerinin çalması ile kaos baş gösterecekti. Stubbs, yaşadığı şoku bir türlü atlatamazken, birçok yolcunun da tıpkı kendisi gibi hayatta kalmak için mücadele etmesi gerektiğini görmek zorunda kalıyordu. O zamana kadar hayal edemediği bir korku ile yüzleşmek zorundaydı: Titanik batıyordu ve ölüp ölmeyeceği belirsizdi.
Titanik faciası, sadece bir deniz kazası olmaktan ziyade, insanların ruhsal dayanıklılıklarının sınandığı eşsiz bir anı olarak kaydedildi. Stubbs gibi yolcuların önce kurtulma çabası, sonra yaşam mücadelesi vermek zorunda kalmaları, onların yaşadıkları korkunç anları saatler içinde yaşamalarına neden oldu. En çarpıcı nokta ise, Stubbs'un Titanik'te son anda bulunma hikayesinin yaşanan felaketle birleşmesidir.
Sonuç olarak, Titanik faciasında yaşamını yitiren birçok yolcunun yanı sıra, hayatta kalanlar da bu deneyimle birlikte ruhsal bir dönüşüm yaşadılar. Stubbs gibi şanssız bir yolcu, kaderinin elinde olduğunu anlamışken, Titanik gibi bir faciada hayatta kalmayı başarmıştı. Ancak, onun yaşamı bu olay sonrasında da değişimi ve yeniden doğuşu temsil ediyordu. Gemiye binmemesi gereken biri olarak pek çok insanın gözünde kaybolmuş bir hayalet olarak anılmaya başladı.
Bugün bile, Titanik'in en şanssız yolcusunun hikayesi, aynı zamanda sürükleyici bir belgesel ve film senaryosu haline geldi. Historik kütüphanelerde yapılan araştırmalar, Stubbs’un hikayesinin daha derin anlamlarda değerlendirilebileceğini ortaya koyuyor. Tabii ki, böyle bir olay, sadece bir insan hikayesi değil; aynı zamanda insanlığa bir ders çıkarabilecek en büyük hatalar zinciridir. Bu nedenle, Titanik’in hikayesi asla unutulmayacak ve tarihi gerçeklerin yeniden yorumlanmasına ilham verecek önemli bir yapı olarak kalmaya devam edecektir.